Öğrenme güçlüğü konuşma, dinleme, okuma ve yazma gibi konularda yaşının gerektirdiği becerileri sağlamakta güçlük çekmektir.

Gelişim bozukluğu olarak tanımladığımız öğrenme güçlüğü 3 başlıkta incelenmektedir:

  1. Okuma güçlüğü, disleksi,
  2. Matematik becerilerinde yeterli seviyede olunmaması diskalkuli,
  3. Yazma bozukluğu gözlenen çocuklar disgrafi olarak tanılanır.

Tüm bu başlıkların ötesinde, hepimizin daha rahat anlayacağı şekilde öğrenme güçlüğü akademik anlamda yetenekleri kazanmada güçlük çekmektir.

Öğrenme Güçlüğü ve Disleksi Gelişimsel Bir Bozukluk mudur?

Nasıl desteklenmelidir? Özel öğrenme güçlüğü ilk kez 1962 yılında tanımlanmıştır ve günümüzde akademik ve sosyal destek sağlanması ile birlikte %100 oranda gelişme sağlanabilen gelişimsel bir bozukluktur. Öğrenme güçlüğüne neden olan sebepler tam olarak belirlenmemesine rağmen yapılan araştırmalar merkezi sinir sistemin işlevsel bozukluğu ile ilgili olabileceğini belirtmektedir.

Disleksi Belirtileri Ne Zaman Ortaya Çıkar?

Genellikle çocuklar ilköğretime başladıklarında, akademik alanda çalışmalar yapmaya başladıklarında olmaktadır. Yaşı ile paralellik göstermeyen bazı semptomlar ortaya çıkabilir. Örneğin 1. sınıfın 2. döneminin sonuna yaklaşırken hala heceleri birleştirip okuma güçlüğü yaşayabilir ya da matematik becerilerinde gelişim geriliği gösterebilir. Rakamları ters yazmak ya da matematiksel sembolleri öğrenememek semptomlardan biridir. Genellikle bunu ilk olarak öğretmeni fark edip bir değerlendirmeye alır. Gerekli gördüğü takdirde aileye haber verilip bir uzmana danışılması konusunda desteklenir.

Uzmanlar Öğrenme Güçlüğü Konusunda Nasıl Bir Yol İzler?

Öğrenme güçlüğünün belirtilerini okul öncesi dönemde ve okul döneminde gözlemleyebiliriz. Dil gelişimde gecikmeler en önemli belirtilerinden biridir. Kullandığı kelimelerin sınırlılığı, kelime haznesinin çok yavaş artması ya da basit kelimelerin bile telaffuzunun yanlış olması dikkatinizi çekmesi gereken konulardan biridir. Motor alanı gelişiminin yavaşlığı da bizi öğrenme güçlüğü semptomlarına iten bir diğer parametredir.

Yaşı ile paralellik göstermeyen öz bakım becerilerinin yetersizliği, kalem tutma ve çizim becerilerinin kazanılamaması düşündüren belirtilerden diğeridir. Son olarak soyut ve somut kavramsallaştırmada problem yaşayan okul öncesi çocukların gözlemlenmesi önemlidir. Örneğin; dolu/boş, hızlı/yavaş gibi kavramları öğrenmesini beklediğimiz çocukların bu konuda karışıklık yaşaması anne babaların dikkat etmesi gereken konulardan biridir.

Disleksi Ne Zaman Fark Edilir?

Okul öncesi dönemde öğretmen daha tolere edilebilir yaklaşım gösterirken, çocuk okula başladığında öğretmen özellikle çocukta beceri anlamında ki eksiklikleri akademiyle birlikte fark eder ve aile ile iletişim sağlar. Alanında uzman bir psikolog veya psikiyatrist tarafından çocuk değerlendirilir.

Disleksi Tanısı Nasıl Konulur?

Öncelikle çocukta okuma ve okuduğunu anlama yaşıtlarının düzeyinde veya alt seviyesinde mi kontrol edilir. Uzmanlar tarafından uygulanan testler sonucunda okuma seviyesi gözlemlenir ve “Disleksi” belirtileri gösterip göstermediği kontrol edilir. Bununla birlikte matematik becerileri gözlemlenir ve yaşının gerektirdiği matematik becerilerine sahip olup olmadığına bakılır. “Diskalkuli” belirtileri olduğu düşünülen çocuk için bir çalışma programı hazırlanır.

Son olarak yazma becerileri kontrol edilir ve gelişimsel sürecine uygun yazma yetenekleri olup olmadığına karar verilir. “Disgrafi” olduğundan şüphelenilen çocuk için hazırlanan program doğrultusunda desteklenme seansları düzenlenir. Öğrenme güçlüğünün alt başlıkları olan disleksi, disgrafi ve diskalkuli belirtilerinin tamamı çocukta görülmeyebilir. Kişiden kişiye değişen bir süreçtir. En yaygın ve bilinen olan disleksi daha çok çocukta ortaya çıkar. Bu nedenle doğru ve sağlıklı bir değerlendirme yapılması son derece önemlidir.

Bu Süreçte Anne Baba Tutumlarının Önemi Nedir?

Öğrenme Güçlüğü şüphesi bulunan ve buna göre bir destek terapi seansları alan çocuklarımızın ebeveynlerinin kaygı ve stresli davranışları sıklıkla karşılaştığımız bir durumdur. Akıllarında birçok soru olduğunu ve bu sorular cevaplanmadıkça kaygı seviyesinin azalmadığı da aşikardır. Bunun pek çok sebebi vardır ama en göze çarpanı öğrenme güçlüğünün zeka seviyesi ile bağlantılı olduğunun düşünülmesidir.

Bu nedenle ebeveynlerin aklına da doğrudan ‘Çocuğumun zeka seviyesi mi düşük?’ sorusu gelmektedir. Günümüzdeki yaygın düşüncenin aksine öğrenme güçlüğünün zeka seviyesi ile bir bağlantısı yoktur. Öğrenme güçlüğü çeken çocukların zeka sorunu kesin vardır demek çok anlamsızdır. Hatta doğrudan disleksi tanısı almış bir çocuğun zeka seviyesini sorgulamakta çok yanlıştır. Zeka seviyesi düşük bir birey öncelikli zihinsel tanısı alır ancak öğrenme güçlüğü belirtileri yaşayan veya disleksi tanısın alan bir birey için zekayı irdelemek mantıklı değildir. Sorun zeka da değil öğrenme biçiminin farklı olmasındadır.

Neden Her Çocuğun Öğrenme Süresi Farklıdır?

Öğrenme süreci doğumla başlayan ve yaşam boyu bize eşlik eden bir durumdur. Kimi bireyler çok hızlı öğrenme gerçekleştirirken kimi çok daha zorlu yolları tercih ederek yavaş öğrenmeye meyillidir. Buna birçok faktör eşlik eder. Yaşadığı çevre, ilgi alanları, sosyal destek, bulunduğu şehir vb. etmenler öğrenme hızına etki edebileceği gibi bilişsel sürecinin farklılık göstermesi de sebeplerden biridir.

Bütün bunları mantıklı bir şekilde değerlendirdiğimizde öğrenme güçlüğünden muzdarip bir çocuğun zeka seviyesi düşüktür demek elbette acımasızca olacaktır. Ailelerin bu durumu kendilerine hatırlatmaları ve çocuklarının öğrenmek için diğerlerinden farklı yolu tercih ettiklerini bilmeleri gerekmektedir.

Bir bilgiyi edinirken pek çok yolu tercih edebiliriz. Genellikle kendimize en kolay yolu seçer ve hızla öğrenmeyi tercih ederiz. Buna rağmen öğrenme güçlüğüne sahip çocuklar bilgiyi almak için belki uzun, belki daha dikenli ya da belki daha virajlı yolları tercih ediyor. Ama unutmayın hangi yolu tercih ederse etsin o bilgiyi öğrenmek ve sonrasında işlemek için bir adım atmış oluyor. Yolu daha uzun olduğu içinse yaşıtlarından daha geride kalıyor. Destek seans alınmasındaki en önemli sebep budur. Yaşıtları ile paralellik gösterene kadar tercih edecekleri yolları daha kısa, daha az dikenli ve daha çok çiçekli olanlar ile değiştirmek.

Unutmayalım ki çocuklarımızın yaşamış olduğu psikolojik, akademik ya da sosyal duygusal problemleri gözlemlemek ve müdahale etmek çok önemlidir. Yaşları büyüdüğünde öncesinde önlem alınmayan ve çözümlenmeyen problemler yaş aldıkça önüne geçilmez hale gelebilir. Şimdi görmezden geldiğiniz ve “büyüdükçe geçer” yaklaşımınız ileri de “çok geç kaldık” cümleleri ile yer değiştirmesin. Profesyonel bir destek almanız için alanında İzmir uzman psikolog kadromuz ile Bilinç Danışmanlık merkezi bu süreçte yanınızda.